Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

çok parası olmak

  • 1 çok parası olmak

    v. be loaded

    Turkish-English dictionary > çok parası olmak

  • 2 çok

    I adj <- ğu>
    1) viel(e)
    \çok parası var er hat viel Geld
    2) (-den \çok) mehr
    gereğinden \çok mehr als nötig [o erforderlich]
    3) (\çok kültürlü) multi-
    II adv
    1) viel
    bu, nispeten \çok das ist vergleichsweise viel
    o, benden \çok daha iyi er ist viel besser als ich
    2) sehr
    bu \çok güzel das ist sehr schön
    yeni işinde \çok güçlük çekiyor er hat große Schwierigkeiten bei seiner neuen Arbeit
    3) groß
    bir şeye \çok değer vermek großen Wert auf etw legen
    \çok moda olmak groß in Mode sein
    4) \çok yaşa! Gesundheit!
    5) lange
    \çok sürmez es dauert nicht lange

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çok

  • 3 parası çok olmak

    v. be lousy with money

    Turkish-English dictionary > parası çok olmak

  • 4 be loaded

    çok parası olmak, sarhoş olmak

    English-Turkish dictionary > be loaded

  • 5 be loaded

    çok parası olmak, sarhoş olmak

    English-Turkish dictionary > be loaded

  • 6 Kasse

    Kasse <-n> ['kasə] f
    1) ( Behälter) kasa
    2) (Laden\Kasse, Registrier\Kasse) kasa
    3) ( Zahlstelle, Schalterraum) vezne
    4) ( Bargeld); para; fin ( Barzahlung) nakit (ödeme);
    \Kasse machen ( fam) para yapmak;
    jdn zur \Kasse bitten ( fam) birinden para istemek;
    gut bei \Kasse sein ( fam) parası bol olmak, çok parası olmak;
    knapp bei \Kasse sein ( fam) parası kıt olmak, az parası olmak, eli darda olmak, darda bulunmak, para sıkıntısı içinde olmak;
    wir haben getrennte \Kassen bizim hesaplarımız [o hesabımız kitabımız] ayrıdır
    6) ( fam) (Kranken\Kasse) sigorta; (Spar\Kasse) sandık; ( Bank) banka

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kasse

  • 7 plein

    Dictionnaire Français-Turc > plein

  • 8 roll in cash

    para içinde yüzmek, çok parası olmak

    English-Turkish dictionary > roll in cash

  • 9 roll in cash

    para içinde yüzmek, çok parası olmak

    English-Turkish dictionary > roll in cash

  • 10 быть

    olmak,
    bulunmak; -imek,
    olmak
    * * *
    1) врз olmak; bulunmak

    де́ньги есть — para var

    де́нег не́ было — para yoktu

    бы́ли б де́ньги! — yeter ki para olsun!

    у него́ таки́х де́нег никогда́ не́ было — onun bu kadar parası olmadı hiç

    у неё не́ было дете́й — çocuğu olmamıştı / yoktu

    будь у неё де́ти... — çocuğu olsa(ydı)...

    будь то мужчи́на или женщи́на — erkek olsun, kadın olsun

    будь по-тво́ему — senin dediğin olsun

    сего́дня я был в лесу́ — bugün ormana gittim

    в час я был в лесу́ — (saat) birde ormanda idim / bulunuyordum

    в лесу́ я был то́лько час — ormanda ancak bir saat kaldım

    когда́ мы бы́ли в дере́вне,... — biz köyde iken / bulunduğumuz sırada...

    когда́ я был в ва́шем во́зрасте... — ben sizin yaşınızdayken...

    собра́ние бу́дет за́втра — toplantı yarın olacak / yapılacak

    бы́ли и таки́е слу́чаи — öyle olaylar da olmuştu / yer almıştı

    приходи́, в семь (часо́в) бу́ду до́ма — gel, yedide evdeyim

    2) (об одежде и т. п.)

    она́ была́ в костюме — tayyörünü giymişti

    он был в сапога́х — ayağında çizme vardı

    он был при ордена́х — (göğsüne) nişanlarını takmıştı

    кто э́то был? — kimdi o?

    он бу́дет врачо́м — doktor olacak, doktorluk yapacak

    он был просты́м учи́телем — sıradan bir öğretmendi

    он со́рок лет был учи́телем — kırk yıl öğretmenlik yaptı

    он был о́чень рад — çok memnundu / sevindi

    ра́дость его́ была́ недо́лгой — sevinci uzun sürmedi

    э́то пальто́ ей бу́дет у́зко — bu palto ona dar gelir

    ему́ бы́ло за со́рок — yaşı kırkı geçmişti, kırkını aşkındı

    бы́ло о́коло двух (часо́в) — saat ikiye geliyordu

    4) (приходить, приезжать) gelmek

    я бу́ду к ве́черу — akşama (doğru) gelirim

    во ско́лько мы бу́дем в го́роде? — şehre kaçta varırız / varacağız?

    бу́дем наде́яться, что... —...acağını umalım

    ты бу́дешь говори́ть / выступа́ть? — konuşacak mısın?

    ты бу́дешь говори́ть серьёзно?! — ciddi konuşacak mısın, konuşmayacak mısın?!

    ты у меня́ бу́дешь говори́ть! — konuşturacağım seni (ben)!

    я не бу́ду жа́ловаться — şikayet etmeyeceğim; şikayet edecek değilim ( не собираюсь)

    поко́я у вас не бу́дет — rahat yüzü görmezsiniz

    ••

    ну, была́ не была́! — haydi ne olacaksa!

    будь что бу́дет! — ne olursa olsun!

    отку́да ему бы́ло знать, что... ? —... nereden bilsindi / bilebilirdi?

    и к чему́ бы́ло ждать? — ne vardı bekleyecek?

    Вы отку́да бу́дете? — разг. Siz nereden oluyorsunuz?

    все там бу́дем — sonumuz kara toprak

    быть и́ли не быть — var olmak veya olmamak

    так бы́ло, так и бу́дет — böyle gelmiş, böyle gidecek

    Русско-турецкий словарь > быть

  • 11 be lousy with money

    v. parası çok olmak

    English-Turkish dictionary > be lousy with money

  • 12 be lousy with money

    v. parası çok olmak

    English-Turkish dictionary > be lousy with money

  • 13 knapp

    1. adj Kleidung dar, sıkı, kısa; (beschränkt) kısıtlı; Sieg az farkla; az, kısa (Worte);
    knapp werden azalmak, kıtlaşmak;
    knapp(e) zwei Stunden neredeyse tam iki saat;
    knappe Mehrheit az (farklı) bir çoğunluk;
    mit knapper Not güç bela
    2. adv fam: knapp bei Kasse sein parası kıt olmak;
    knapp halten w-de-trucGreueltat(mit) -e çok az harçlık vs vermek;
    eine Prüfung knapp bestehen bir sınavı kıl farkıyla kazanmak;

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > knapp

  • 14 yol

    "1. road; path; way; passage; course; route; channel; conduit. 2. rate of speed, speed (of a ship). 3. style; manner. 4. way of behaving. 5. method, system. 6. means, way; solution. 7. purpose, end (used in either the locative or the dative): Bu yolda çok emek harcadık. We´ve expended a lot of effort on this. Vatan yoluna savaştılar. They fought for the sake of the fatherland. 8. stripe (in cloth). 9. time: Bir yol bize geldi. He came to see us once. -unda 1. for the sake of. 2. in good order, going as it should, going well, fine. 3. in the style of, in the manner of. -uyla 1. by way of, via. 2. by means of, by, through. 3. in a suitable manner. - açmak /a/ to pave the way for. -unuz açık olsun! Have a good trip!/Bon voyage! - ağzı mouth of a road, junction. - almak to proceed, move forward. -u almak to reach the end of one´s journey. - aramak to look for a way (to solve a problem). - ayrımı fork in a road. - azığı food for a journey. -una bakmak/-unu beklemek /ın/ to await the arrival of, expect (someone who´s traveling a long way). - boyunca 1. throughout the journey; all the way: Yol boyunca durmadan konuştu. He talked incessantly all the way. 2. beside the road, along the road. -unu bulmak /ın/ to find the way to do (something), find the way to get (something) done. -a çıkarmak /ı/ to see (someone) off (on a journey). -a çıkmak to set off (on a journey). (aynı, bir) -a çıkmak (for one thing) to lead to the same result (as another). -dan çıkmak 1. (for a train) to be derailed; (for a car, etc.) to go off the road. 2. (for someone) to go astray, depart from the straight and narrow. -una çıkmak /ın/ 1. to meet (someone, something) by chance. 2. to go to meet (a traveler). -a düşmek to set off (on a journey). -lara düşmek to go out and wander far and near/wide (in search of someone, something). -u düşmek 1. /a/ to happen on, chance on, happen to pass (a place). 2. /ın/ (for the right moment for something) to be at hand. (...) -una düşmek to set out for (a place). -a düzülmek to set off (on a journey). - erkân the right way to do (something). - erkân bilmek to know how to behave properly. - etmek /ı/ to go to (a place) very often. -a gelmek to come round (to another´s point of view); to see reason; to straighten up and do as one is supposed to do. -a getirmek /ı/ to bring (someone) round (to another´s point of view); to make (someone) see reason; to make (someone) straighten up and do as he is supposed to do. -una girmek (for something) to begin to go well. -a gitmek to set off (on a journey). - görünmek /a/ to sense that the time has come for (one) to pack up one´s traps and leave. - göstermek /a/ 1. to show (someone) how to get to a place. 2. to show (someone) how to solve something. 3. to guide (someone). - halısı runner (rug used to carpet a hall or staircase). - harcı travel allowance. - iz bilmek to know how to behave oneself properly. -dan/-undan kalmak to be prevented from setting out on a journey. -larda kalmak to be delayed on the road. -u kapamak to block the road. -unu kaybetmek to lose one´s way. - kesmek naut. to slow down, reduce speed. -unu kesmek /ın/ 1. to stop, waylay (someone). 2. to waylay (someone) (in order to rob him). -una koymak /ı/ to set/put (a matter) to rights. -a koyulmak to set off (on a journey). - parası 1. travel allowance. 2. road tax, tax which goes towards the upkeep of roads. -a revan olmak to set off (on a journey). -unu sapıtmak (for someone) to go astray, depart from the straight and narrow. - sormakla bulunur. proverb You learn how to do something properly by asking those who know how to do it. -unu şaşırmak 1. to take a/the wrong turning, be on the wrong road. 2. not to know which road to take. 3. to go astray, depart from the straight and narrow. - tepmek to walk a long way. (...) - tutmak to begin to live in (a certain) way; to live in (a certain) way. -u tutmak (for police, etc.) to take control of a road; to blockade a ro

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yol

См. также в других словарях:

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zengin — sf., Far. sengīn 1) Parası, malı çok olan, varlıklı, fakir, yoksul karşıtı Şık, zengin, keyfi yerinde, yazı Avrupa da ve kışı Beyrut ta geçiren Suriyelilerden biri idi. F. R. Atay 2) Yararlı veya kendisinden beklenilen, istenilen nitelikleri çok… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»